Türkiye'nin ilk futbolcularından biri.. Türk sporuna büyük emeği geçmiş bir isim. Gençlerbirliği formasını giymiş uzun yıllar.. Atletizm, voleybol, basketbol ve hentbolda da güzel işlere imza atmış.
Keyifli bir insan, Orhan Cürdaneli... Sohbeti çok seviyor. Dinletmeyi de biliyor. Maşallah, yaşı 87 olmasına rağmen, çok dinç, çok enerjik.
İnanılmaz bir hafızası var. Türk sporuna büyük emeği geçmiş. Ülkemizin ilk futbolcularından. Atletizm, voleybol, basketbol ve hentbolda da güzel işlere imza atmış. Camiada saygın bir yeri var. Herkes tarafından çok seviliyor. Keşke, herkes Orhan Cürdaneli gibi dolu dolu yaşasa, uzun ömürlü olsa, dinç kalsa ve dik dursa! Her şey, çok daha güzel olmaz mıydı!
Türkiye'nin ilk futbolcularından biri olduğunuzu biliyoruz.
- 1936 yılında futbola başladım. 70 yıl olmuş... 17 yaşındaydım. Ailemle Bursa'da yaşıyordum. Gençlerbirliği, bir hazırlık maçı yapmak için Bursa'ya geldi. Acar İdmanyurdu ile oynayacaktı. Ama bir futbolcusu eksikti. Benim, Gençlerbirliği formasını giymemi istediler. Giydim. Sağbek oynadım.
Tamamen tesadüf yani!
- Gençlerbirliği yöneticisi olan ve Milli Eğitim Bakanlığı'nda Neşriyat Müdürlüğü yapan Nuri bey, babama 'Bu çocuğu beğendim. Bana ver' demiş. Babam da vermiş. Ankara'ya geldim. Sporculuk hayatım böyle başladı.
O zamanlar Gençlerbirliği'nin kadrosu iyi miydi?
- Kalede Rahim vardı. Savunmada Nuri, Ahmet...
Şimdi siz, 65-70 yıl öncesinin kadrosunu mu sayacaksınız.
- Tabii.. Rahim, Nuri, Ahmet, Keşfi, Hasan Serçe Münir, Gulli Selim, Selahattin, Ali Polat, K. Ali ve K. Mustafa.
İnanmıyorum!
- Hafızam çok iyidir. Gençlerbirliği'nin ve diğer takımların, şimdiki kadrolarını bile, yedekleri ile bilirim.
Aman Orhan ağabey, bizler bugünkü kadroyu sayarken zorlanıyoruz. En iyisi mevzuyu değiştirelim. Sizin döneminizden bugüne, yaşayan kaç futbolcu kaldı?
- Hepsi ölmüştür. Bir Hasan Polat var işte. Geçenlerde de onu İstanbul'da ziyaret ettim.
Aklıma hemen Halim Çorbalı geldi. Halim ağabeyin bu camiada ayrı bir yeri vardır. Çok değerlidir. Kendisi ile oynadınız mı?
- O bizden çok küçük. Daha 80 yaşında falan. Haliyle beraber oynayamadık.
Peki, sizin döneminizde futbol anlayışı nasıldı?
- Çok değişikti. Bekler sadece topa vururdu. Pas vermek gibi bir görevleri yoktu. İlk hedefleri, topu santra çizgisinden öteye geçirmekti. Geçirdikten sonra orta sahaya gider beklerlerdi.
Kolaymış be Orhan ağabey. Gerçi halen de öyle oynayan bekler var ama...
- İki haf, beklere yardım ederdi. İki iç, haflara yardımcı olurdu. Takımın açıkları ise, ilerde bekler, kendi alanlarına gelmezlerdi.
İlginç. Futboldan nasıl koptunuz?
- İkinci Dünya Harbi sırasında İzmir'de ve Sarıkamış'ta, Muhafızgücü takımında forma giydim. 1946 yılında ise askerden döndüm. Ankaragücü'nün Tandoğan'daki tesislerinde bir maça çıktım, sakatlandım. Menüsküs oldum, futbolu bıraktım. Yöneticiliğe başladım 1948 yılında Orhan Şeref Apak'la birlikte profesyonel futbolun talimatlarını hazırladık.
Futbolun dışında hangi branşlarla ilgilendiniz?
- 1948 yılında Şeker Hilal'de voleybol, basketbol ve boks takımlarını kurdum. Voleybol federasyonunda 12 yıl genel sekreterlik yaptım. Milli Eğitim Bakanlığı'nda devam ettim. Şube müdürüydüm. Gazi Eğitim Enstitüsü'nü bitirdim. Hukuk Fakültesi'ne de başladım ama, devamını getirmedim.
Voleybola da büyük emeğinizin olduğunu duydum.
- İl temsilcisiydim. Voleybolun bir yerlere gelebilmesi için çok çalıştım. Benim dönemimde Türkiye'de 61 vilayet vardı. 61 vilayetin 42'sinde voleybol liginin kurulmasını sağladım. Hentbolun da gönlümde ayrı bir yeri vardır. Daha düne kadar hentbol maçlarına giderdim. Yöneticiler sağolsun, araba gönderir, beni aldırırlardı.
Sizin için Gençlerbirliği'nin bir yaşam biçimi olduğunu biliyorum.
- Maçlarını yakından takip ederim. Kadrosunu da ezbere bilirim. Bu sezon dahi iyi olmaları gerekirdi.
Atatürk için çöp tenekesine girdim
Peki, yeme ve içmenin dışında ne tavsiye edersiniz?
- Strese girmeyeceksin, işi oluruna bırakacaksın. Stresli insanlar çok yaşamaz. Ne olursa olsun, 'olmuş bir kere' diyeceksin. Deliksiz uyacaksın. Eğer gece uyanırsan, iyi uyuyamazsan, huzursuz ve mutsuz olursun. Ve de herkesi olduğu gibi kabul edeceksin. Kimseyi değiştiremezsin.
Doğru konuşuyorsunuz ama, bunları yapmak kolay değil ki.
- Biri ile kavga mı ettin, önemsemeyeceksin. Ya da affedeceksin. Eğer affedilmeyecek biri ise, zaten önemli biri değildir. Bak şunu da söyleyeyim, hayatım boyunca ben bir kez bile ilaç kullanmadım. Gerek duymadım. De ki başım ağrıdı, başıma hemen yün takkemi geçirir, pijamamı giyer, yorganı çeker, yatar uyurum. Sabaha hiç bir şeyim kalmaz.
Peki, gençliğinizde falan hani, ayıptır sorması, bir şeyler yapmadınız mı Orhan ağabey?
- Dedim ya, yeri ve zamanına göre, her şeyi yaptım. Gençliğimde çok hızlıydım. Hayatta her haltı yedim. Kumar bile oynattım. Tabii evlenmeden önce. Hilal kulübünü kurduğumda lokalde poker oynattım, ganyato aldım, kulübe verdim. Ne yapacaksın, kolay iş değil, amatör kulüp yöneticiliği. Çark öyle basit mi dönüyor, sanıyorsun.
Orhan abi, gömleğinizin cebinde sayısal loto görüyorum. İnşallah tutturursunuz ama, yanlış anlamayın da, parayı ne yapacaksınız?
- Atillacığım unutma, hayatta herkesin paraya ihtiyacı vardır. Benim de ihtiyacım var. Tutturursam, çocuklarıma veririm, borçlarını kapatırlar. Ben de rahat rahat ölürüm.
Allah gecinden versin Orhan ağabey. Sohbetimiz bak, nereden nereye geldi. Sahi siz, yaşınız gereği Atatürk'ü de görmüş olabilirsiniz.
- Tabii gördüm. Bursa'daydım. Kaplıcaya geldi. Sırf Atatürk'ü görebilmek için çöp tenekesinin içine saklandım.
Ne işiniz vardı, çöp tenekesinin içinde!
- Korumalara gözükmemek için. Ama yakalandım. Atatürk'ü görebilmek için ben çöp tenekesinin kapağını açınca, korumalar da beni gördü, yakaladı. Yanımdaki diğer arkadaşlar kaçtı.
Sonra ne oldu?
- Atatürk'ün yanına götürdüler beni. Çok heyecanlandım. Çakmak çakmak gözleri vardı. Başımı okşadı, şefkatle baktı. Adımı, halimi ve hatırımı sordu. Bir süre sohbet ettik. Büyük adamdı rahmetli.
80 yaşına kadar futbol oynadım
Orhan ağabey, 87 yaşındasınız ama, maşallah zıpkın gibisiniz.
- İçki de içtim, sigara da. Ama hiçbir şeyin tiryakisi olmadım.
Yeri gelmişken sorayım, ne yiyorsunuz, ne içiyorsunuz?
- Günde sadece iki öğün yemek yerim. Sabah kahvaltısında tost ekmeği veya börek tercihimdir. Hepsi bu. Öğleden sonra saat 3 gibi ise sadece bir kap yemek yerim. Fazlasını kimse yediremez bana. Çünkü zarar. 106 kilodan 67 kiloya düştüm. Bak, tığ gibiyim.
İyisiniz gerçekten.
- Hayatım boyunca sabah 6'da kalktım, akşam 11'de yattım. 11'i 1 geçe beni bulamazsın, hemen uyurum. Öyle abur cubur yemem. Şeker falan da kullanmam.
Sporla hep içiçe oldunuz yani.
- Sen ne diyorsun, ben 5 sene öncesine kadar Cebeci Hentbol Salonu'nda futbol oynardım. İyi de oynardım. Çalımlarım, son vuruşlarım, gayet güzeldi. 80 yaşından sonra futbolu bıraktım. İyi bir takımımız vardı.
Günlük gelişmeleri de takip edebiliyor musunuz?
- Gazeteleri aksatmadan okurum. Hem de birkaç gazete birden. Kitapla da aram iyidir. Yeni bir romana başladım, ama beş para etmez, bıraktım. Bir de sürekli bulmaca doldururum.
Kaynak : Hürriyet Ankara Gazetesi (26.11.2006)
Önceki Haber
Sonraki Haber
04 Mayıs | |
2008: Fenerbahçe (D) 2-3 | |
2002: Bursaspor 3-2 | |
1997: Trabzonspor 1-1 | |
1986: Ankaragücü 1-3 | |
1980: Tarsus Ä°dm. Yrd. 2-0 | |
1969: EskiÅŸehirspor (D) 1-2 | |
1968: Vllaznia (D) 0-1 | |
1963: Ä°zmirspor 4-1 | |
* Skorlarda Gençlerbirliği evsahibi olarak gösterilmiştir. | |
Arama Yap |