İlhan Cavcav (72), Gençlerbirliği Spor Kulübü'yle özdeş bir isim. Kulübün değişmez etiketi. Kazanların fokur fokur kaynadığı spor kulüplerinde, bugüne kadar kimseye pabuç bırakmadan, koltuğunda kesintisiz 26 yıl oturmayı başaran ilk ve tek başkan.
Arnavut göçmeni babanın iki evliliğinden doğan 17 kardeşten biri. İçindeki futbol aşkı çocukluğundan báki. Ne var ki, küçük bir Ankara kulübünde çocuk yaşta top koşturmasına, Metin Oktay kadar transfer teklif edilmesine rağmen, "Futbol topu Hz. İbrahim'in başıdır, günahtır" diyen bir babanın engeliyle hevesi kursağında kaldı. Bu kısa futbolculuğu 26 yılı bulan uzun soluklu kulüp başkanlığıyla paradoks yaratsa da o hep gündemde: Son bir ayda, ardı ardına karıştığı ve biri ölümle sonuçlanan iki trafik kazasıyla ve geçen hafta takımının taraftarlarını dövmesiyle yine o konuşuluyordu.
-26 yıldır kulüp başkanısınız. Bu rekor için Guinness'e başvurmayı hiç düşündünüz mü?
Hayır, hiç düşünmedim. Dünyayı bilmiyorum ama Türkiye'de ilkim. Esas işim, baba mesleğim unculuk. 1976'da Gençlerbirliği başkanı olmamı ilk teklif ettiklerinde kulüp amatör ligin eşiğindeydi. Tesisi bile yoktu. Önce kabul etmedim, sonra da bütün dünyam Gençlerbirliği oldu. Hayatı da sıfırdan kazanan biri olduğum için, Gençlerbirliği'ni de sıfırdan alıp bugün Türkiye'nin ilk beş kulübü arasına soktum.
-İlhan Cavcav'sız bir Gençlerbirliği'ni neye benzetirsiniz?
Hayat çok tatlı, güzel. Ama yoktan var ettiğim bir kulübün geleceğini tabii ki meçhule bırakamam. Bir varis bulunca bırakırım. Gençlerbirliği'yle ilgili kumar oynayamam. Türkiye'de, borcu olmayan tek kulübüz. Bu yüzden bana ister Don Kişot deyin, ister aptal.
-Size Gençlerbirliği diktatörü deniyor, 26 yıl aralıksız bir kulübün başında olmak başarı mıdır, diktatörlük müdür?
Başarılı olmak için biraz diktatör olmak lazım. Ancak her verdiğim karar doğru olmayabilir. Kulüpte 30 kişilik yönetici kadrom var. Diktatör olsam buna ihtiyaç duymam. Kaldı ki, toplantılarımızda hararetli münakaşalar olur. Nihai kararlar öyle alınır. Ama bazen dediğim dedik kararlar da gerekir. Diktatörlük yapıyorsam kulübün menfaati için yapıyorum, kendi menfaatim için değil.
-Geçimsiz biri misiniz? Teknik direktörlerinizle neden geçinemiyorsunuz?
Doğru söylüyorsunuz, geçinemiyorum. Teknik adamlar aynı zamanda çok iyi bir psikolog olmalı. Oysa, maçı kaybettikten sonra futbolcusuyla bir hafta konuşmayana bile rastladım. 30 yıldır bilfiil futbolun içindeyim. Futbol psikoloğu kadar psikoloğum, taktik verecek kadar teknik adamım. Yatır değilim ama sporda bir tecrübem var. Teknik direktörlerin söyledikleri kafama yatmazsa kavgasını veririm. Yine kafalarına göre takılırlarsa film kopar. Tamam ilah değilim, ben de yanlış biliyor olabilirim ama tecrübemi de yabana attırmam.
-Cavcav ne demek?
Soyadım öyle bir soyadı ki, kolay kolay akıldan çıkmıyor. İsmimden daha ön planda. Cavcav, kahve telvesi demekmiş, neden o soyadını almışız onu da bilmiyorum.
"Taraftar dövmek bana yakışmadı"
Gençlerbirliği'nin bana göre hiç taraftarı yok. Fenerbahçe maçına bile elli taraftarımız geliyorsa, Ankaralılar bu kulübe sahip çıkmıyor demektir. Zaten az sayıda taraftarımız var, onlar da bedava bilet istiyor. Kimseye bedava bilet vermem. Beş lira verip maça gelmiyorsan, Allah yolunu açık etsin. Böyle olunca neye hizmet ediyorum diye düşünmüyor değilim. Fenerbahçe maçında, bir grup taraftar, "Cavcav istifa, kefenin cebi yok" diye bağırıyor. Anlamadım, ne kefeninden ne cebinden bahsediyorlar, diye sordum. Sonra anladım ki, bedava bilet vermediğim için öyle bağırıyorlar. Maç çıkışında, yine bağırıyorlardı aldırış etmedim. Fakat arabamla giderken 25 kişilik bir Gençlerbirliği taraftar grubu arabama saldırdı. Camları yumrukluyorlar, arabayı tekmeliyorlar, sallıyorlar. Dayanamadım arabadan inip aralarına daldım. Birkaç tanesini fena dövmüşüm. Sonra şoförüm, yanımdakiler beni arabaya sokmaya çalıştı. O anda üzerimde silah olsa, samimi söylüyorum başka şeyler olabilirdi. Ama tabii ki bu bana yakışmadı. Ama dayanadım. Neymiş hatam? 30 yıl kulübe hizmet vermek, üçüncü ligden takımı alıp, UEFA Kupası'nda 4. tura yükselen bir takıma dönüştürmek, lider 45 puandaysa, onun peşinden 37 puanla gelmek. 72 yaşında ödülüm bu mu olmalı?
"GS'ye başkan olmak isterim ama ben Ankara'da öterim"
Amcam Tayyar Cavcav, 1940'larda Galatasaray'da futbolcuydu, Galatasaraylılığım oradan geliyor. Taraftarı, kulüp yapısı, okulu, altyapısıyla çok elit bir tabakaya sahip. G.Saray'ı bunun için seviyorum ama üyesi değilim. Başkanı olmak tabii ki isterdim ama işim Ankara'da. Her tavuk kendi çöplüğünde öter, ben de Ankara'da öterim.
"Gözüm açık gidecek"
30 yıla yakın başkanlık yapıp bir kez bile şampiyon olamadığımız için itiraf edeyim gözüm açık gidecek. Ama Türkiye'de bu sistem, böyle devam ettiği sürece Anadolu'dan bir 30 yıl daha şampiyon çıkmaz, çıkamaz. Spor yasası çıkmadığı sürece, adaletsizlik böyle sürüp gidecek.
-Ölümlü kaza gecesinde ne oldu?
20.30'a kadar fabrikadaydım. Kulübe gitmek için yola çıktım. 60 km. hızla giderken, bir kadın ve adam önüme atlayınca frene asıldım, epey yavaşladım. Kadını kurtardım, adamı da kurtardım ama son anda adamın kolu aynaya çarptı. 60 yaşında bir adam, dengesini kaybetti. Arabayı durdurup aşağı indiğimde, herkes "Arabanın altında, arabanın altında" diye bağırıyordu. Arabamın altına baktım, bir şey yok. 35 metre ileride başka bir kaza olduğunu gördüm. Meğer adama, başka bir araç vurmuş ve altına alıp sürüklemiş. Adamı hemen hastaneye götürdük. Başhekimi aradım, herkesi alarma geçirdim. Bana "adam iyi, birkaç kırığı var" dediler. Karakola gittik, 2,5 saat kaldık. Alkol muayenesi yapıldı, bir şey çıkmadı. O arada sürekli hastaneyi arıyordum, bana hep, "Ufak tefek kırıkları var, merak etmeyin" dediler. Ne yapabilirim diye Zonguldak'ta yaşayan ailesini aradım. Merhum kömür madenlerinden emekliymiş ve Ankara'ya kızıyla birlikte bir iş için birkaç günlüğüne gelmiş. Eşi çok vakur çıktı, yardım tekliflerimi hiçbir şekilde kabul etmedi. "Eşimin kaderi buymuş, benim adıma para isteyen olursa bilin ki sahtekárdır" dedi.
-Kazadan sonra "İçkili misiniz" diye sorduklarında, "İçkili değildim ama içmeye gidecektik, kısmet değilmiş" dediniz. Bu cümlede insaf nerede?
Haklısınız bu cümlede insaf yok. Ama o sırada adamın öldüğünü bilmiyorum, hatta durumunun ciddi olduğunu bile bilmiyorum. Ayrıca şoktayım ve ne dediğimin farkında bile değilim. Yoksa böyle bir laf edilir mi? Fevkalade pişmanım.
-İkinci kazada polis ifadesinin evde mi aldı?
72 yaşındayım, 18 yaşımdan beri araba kullanıyorum. Hayatımda ilk defa iki hafta arayla kazaya karıştım. İkinci kazada dokuz araba birbirine girmişti, ben de onuncu arabaydım. Hava buz gibiydi, 2,5 saat polis bekledik, gelmedi. Oradakiler, "İlhan Abi sen git" dediler ama gitmedim. İki defa polisi arayıp ismimi söyledim, yine gelmediler. Sonunda şoförümü çağırıp, "Sen bekle" dedim. Kaza saat 20.30'da olmuştu, polisler 00.30'da gelmiş. Hatta kaza yerinden taksiyle de ayrılmadım, kazaya karışan ama arabası hasar görmeyen biri "Ben gidiyorum, beklemeyeceğim sizi bırakayım" dedi, onunla gittim. Gece şoförüm, polisler geldi diye telefon açınca, paltomu giyip evden çıktım. Yürümeye başladım. O sırada şoförüm bir kez daha aradı ve "Biz polislerle geliyoruz" dedi. Yolda karşılaştık, şurayı imzala dediler imzaladım. Yoksa polisin evimde ne işi var? Ama ertesi gün gazetelerde, "İlhan Cavcav evde ifade verdi" diye haberler çıktı.
Cavcav'a göre "en" başkanlar
En provokatif: Aziz Yıldırım (Fenerbahçe)
En kurt: Cemal Aydın (Ankaragücü)
En iyi niyetli: Haluk Çubukçu (Vestel Manisaspor)
En konuÅŸkan: Ä°lhan Cavcav
En saf: Yok
Kendisiyle ilgili "en" itirafları
En korktuÄŸu: Ä°ftira
En büyük ihtirası: Galibiyet
En iddialı olduğu şey: Başarılı olmak
En büyük pişmanlığı: Kendine fazla zaman ayırmamak, daha fazla seyahat edememek.
Röportaj: Şermin Terzi
Kaynak : Hürriyet Pazar Eki
Önceki Haber
Sonraki Haber
04 Mayıs | |
2008: Fenerbahçe (D) 2-3 | |
2002: Bursaspor 3-2 | |
1997: Trabzonspor 1-1 | |
1986: Ankaragücü 1-3 | |
1980: Tarsus Ä°dm. Yrd. 2-0 | |
1969: EskiÅŸehirspor (D) 1-2 | |
1968: Vllaznia (D) 0-1 | |
1963: Ä°zmirspor 4-1 | |
* Skorlarda Gençlerbirliği evsahibi olarak gösterilmiştir. | |
Arama Yap |