Türk futbol tarihinin efsane derbilerinden Ankaragücü-Gençlerbirliği maçı, adıyla derbi idi ama sanıyla ne kadar derbiydi bir soru işareti!
19 Mayıs Stadı, kale arkasında Gençlerliler, diğer tribünlerde Ankaragüçlüler olmak üzere hınca hınç dolmuştu. Derbinin dostane geçeceği gayet açıktı. Gerçi son yıllarda hep böyle oluyor zaten, bu görüntüleri kanıksamak keyif verici. Son haftalarda fikstür ve özel işlerim nedeniyle bir türlü Ankaragücü yazısı kaleme alamamıştım ve sarı-lacivertliler bu zaman zarfında kritik bölgeden hala tam uzaklaşamamıştı. Geçen hafta Erciyes galibiyeti olağanüstü rahatlatmştı ama henüz oh demek mümkün olmamıştı.
Bu maç öncesi bir Ankaralı olarak dileğim beraberlik ya da kazanacak biri olacaksa bunun sarı-lacivertliler lehine olması idi. Nedeni de puan durumunda görülebilir. Gençlerbirliği ise futbolu ve hocasının saha içi değişiklikleri ile üç büyüklere kaybedilen puanlar sonucunda taraftarlarını çileden çıkarmıştı.
Ankaragücü, bu derece üç puana ihtiyaç duyduğu bir maçta, Hikmet Karaman'ın çok sevdiği 4-3-3 ila 4-5-1 arası gidip gelen esnek taktiği ile maça başladı: Kalede Serkan, defansta klasik dörtlü, orta sahada ise Andre, Burak ve Sedat Yeşilkaya, bir adım önde solda Tita, sağda Yasin, ileride Mustafa Özkan.
Gençlerbirliği, iddiasız bir takım haline gelmişti ve 5 haftadır kazanamıyordu. Kırmızı-siyahlılar, sahaya klasik formasyonlarında çıkmışlardı fakat Engin'i görememek, beni şaşırtmıştı. Traore'yi defansta tekrar görmek, eminim diğer 10 oyuncu kadar kırmızı-siyahlı seyircilere de güven vermişti: Kalede Gökhan, defansta Erhan, Tuna, Traore, Eren, orta sahada Mehmet Nas, Kerem, Mehmet Çakır, Draman, Isaac ve Okan.
Bu arada Ankaragücü, maça neden Bebbe ile başlamadı anlamak pek mümkün değildi.
İlk yarı
Maçın ilk yarısında Mehmet Çakır'ın iki, Okan'ın bir, Tita'nın ve Mustafa Özkan'ın birer pozisyonu vardı. Heyecan var mıydı belki yüksek olmasa da iyi bir ilk yarı geçirildi denilebilir. İlk yarıya bence damgasını vuran adam Sedat Bayrak oldu. Defansta inanılmaz kademelere girdi, yatarak müdaheleler yaptı, yetmedi bir pozisyonda topu elle de kesti tabi sarı kartı da aldı. Fakat, bu erken aldığı kart nedeniyle, ikinci yarıda aynı yerden kaymalar ve ikilili mücadelere pek giremedi.
İlk yarıda kapalının önündeki yan hakem, harikalar yarattı(!) Taç atışında ofsayt bayrağını kaldırdı, hatalı taç kararları verdi. Herhalde dedim hava güzel, konsantre olamadı. Ama ikinci yarıda da ilginç kararlarına, bayraklarına devam edecekti.
İkinci yarıya başlarken Ankaragücü'nün forvette, Gençlerbirliği'nin ise orta alan ve forvette bir değişiklik yapması gerekliydi. Gökhan'ın sakatlık olayı tüm kırmızı-siyahlıları endişeye sevketmişti.
Şimdi benden ikinci yarı başlığı yazmamı beklerdiniz değil mi, hiç gerek yok. Çünkü maçın ikinci yarısı, sadece hocaların tavırlarını göstermekten başka hiçbir şey vermedi izleyenlere. Yordanov'un son dakika kafası dışında hatırlarda kalan bir pozisyon yok gibiydi. En azından heyecan yoktu. Taraftarlar, özellikle Ankaragüçlüler, tribünlerde sadece kendilerini eğlendirmek için değil bu sıkıcı maçtan bir nebze sıyrılmak için ilginç şeyler yapıyorlardı. Hakikaten maçı bırakıp onları izleyebilirdiniz. Gençlerbirliği taraftarları da bir dakikadan sonra bıraktılar maçı izlemeyi kendilerini eğlendirdiler durdular.
Hocalar
Öncelikle oyuna daha doğru müdaheleler yapan Hikmet Karaman...
Hikmet Karaman, maça Bebbe ile başlamamıştı. Yasin'i hem Abdurrahman'ın önünde hem de forvete yakın kullanıyordu. Yasin aslında faydasız oynamadı, hatta Ankaragücü'ne geldiğinden beri ilk kez bu kadar istekli gördüm. Hikmet Hoca genel olarak değişiklikleri geç yapardı fakat bu maçta doğru zamanda müdaheleler geldi. Öncelikle Erciyes kahramanı Burak'ı aldı ve yerine Bebbe'yi sahaya sürdü. Bebbe'nin oyuna girmesi bile biraz etkili oldu. Ardından Abdurrahman'ın sakatlığı nüksedince yerine Aytekin girdi, işte bu değişiklik bence Ankaragücü'nün hızını kesti, çünkü Yasin'in yeni partneri Andre olmuştu ve kimse kusura bakmasın ama Andre bence bulunmaz hint kumaşı değil..Yeni sezonda takımda kalmasında pek bir neden görmüyorum...Bu mecburi değişikliğin ardından Tita'nın yerine Yordanov girdi.. Sarı-lacivertliler baskıyı biraz artırmıştı ama bunun önemli bir nedeni Mesut Bakkal'dı.
Mesut Hoca, ikinci yarıya doğru ama geç kalmış bir değişiklikle başladı. Çok maçta 90 dakikayı göremeyen Draman, yerini Engin'e bırakmıştı. Engin gibi çabuk ve teknik bir oyuncu, Draman gibi dağınık birine göre nasıl tercih edilmişti, soru işareti! Neyse 54 dakika sonra hatadan döndü sayın Bakkal. Ardından gelen ilk değişikliği anlayamadım. Bebbe'nin oyuna girişine verilen cevap, Isaac'i oyundan alıp yerine Tozo'yu sürmek olmuştu!!! Bence yapılması gereken Hakan Aslantaş'ı almak ve bu genç oyuncunun sprinter özelliğinden faydalanarak tehlikeli pozisyonlar yaratmaktı. Fakat, Tozo oyuna gircekti de rakibi engelleyecekti, sayın Bakkal'ın bakış açısı böyle idi! Bir işe yaramayacağı görüldü ve oyuna Hakan Aslantaş alındı..
Televizyonlarda maçın yıldızı koltuğu için üç tane oyuncuyu seçiyorlar, kimse kusura bakmasın ama bence Sedat Bayrak ve Traore dışında maçın yıldızı yok. Böyle bir maç, sadece adı ile derbi olmaktan öteye geçemedi ne yazık ki.
Ankaragücü, gelecek hafta puan kaybetmezse son 2 senedir olduğu gibi paçayı yine kurtarır yoksa stresli haftalar devam eder.. Gençlerbirliği için ise söylenecek söz yok... Hocası da yönetimi de takıma o heyecanı, motivasyonu, yönlendirmeyi veremiyor. Hele yönetim, artık yerini gençlere bıraksa iyi edecek. Bana ilgilerini bu maç öncesinde ve sonrasında gösteren sevgili Gençlerbirliği taraftarlarının tümünün görüşü bu...
Kaynak : www.ntvspor.net
Önceki Haber
Sonraki Haber
20 Nisan | |
2021: Kayserispor (D) 2-2 | |
2019: Ä°stanbulspor 1-0 | |
2012: Antalyaspor 3-2 | |
2002: BeÅŸiktaÅŸ 1-1 | |
1997: Vanspor (D) 0-3 | |
1996: Karşıyaka 2-0 | |
1986: BeÅŸiktaÅŸ 1-2 | |
1980: Tokatspor 1-1 | |
1975: Rizespor 0-0 | |
1968: Altınordu 2-1 | |
* Skorlarda Gençlerbirliği evsahibi olarak gösterilmiştir. | |
Arama Yap |