->"Her Yıl O Hafta" istatistiÄŸi eklendi (23.10.2008)<-     ->"Rakipler ve Belalıları" Ä°statistiÄŸi eklendi (17.10.2008)<-     ->1. Ligde yaptığımız maçlar 100dönümlerine eklendi (26.02.2008)<-     ->Hava Durumu bölümü eklendi (31.01.2008)<-     ->"Seri Sonu" istatistikleri eklendi (30.12.2007)<-     ->Yılın Futbolcusu Anketine son yedi günde aldığı oy sayısı eklendi (08.12.2007)<-     ->Okumalık bölümü arama motoruna eklendi (07.12.2007)<-
 
 

 Röportajlar

21.05.2006-Halim Çorbalı

Halim Çorbalı. "O bir efsane"

Futbol Federasyonu Başkanı, Merkez Hakem Kurulu Başkanı ve futbolcu olarak Türk Sporuna 50 yılı aşkın hizmet veren Halim Çorbalı,ilginç anıları ve önemli nasihatları ile geleceğe ışık tuttu.

Halim Çorbalı... Bir Simgedir, bir semboldur.Hem de dürüstlük ve çalışkanlık sembolüdür. Bilgisi, cesareti, insancıllığı ve karakteri ile yarım asırlık bir döneme damgasını vurdu. "Pırpır Halim" Olarak başlayan futbol serüveni, yöneticiliği ve Federasyon Başkanlığı doneminde tavan yaptı. Kamu Sektöründe ise 44 yıl çalıştı. Türkiye'de en uzun süre genel müdürlük yapan isim oldu. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü koltuğunda tam 14 yıl oturdu. Ama artık köşesine çekildi. Görevini layıkıyla yapmış insanların huzuruyla, okuyor dinleniyor ve gelişmeleri izliyor.

Gençlerbirliğinde 9 Yıl

-Futbolculuğu ve tahsili bir arada nasıl yürüttünüz?


Atatürk İlkokulu, Ankara Erkek Lisesi ve Gazi Lisesinden sonra Mülkiye'de okudum. Hem de okul takımlarında oynadım. Mülkiye'yi kazandığımda da tanınmışlığım vardı. Gençlerbirliği'ne ise sempati duyuyordum. Birgün beni Gençlerbirliği'nde idmana çıkarttılar. Orhan Şeref Apak kulüp başkanımızdı. Hasan Polat ise hem takım kaptanımız, hem teknik direktörümüz, hem de genel kaptanımızdı. O idman gününü hatırladıkca hala titrerim. 'Sol açık' oynadım. Beğeni kazandım. O şekilde 1944 yılından 1953 yılına kadar top koşturdum. Takım kaptanlığına kadar yükseldim. Son yılıma girerken ayağım kırıldı. Futbolu bıraktım ve müfettişliğe başladım.

- Sizin döneminizde futbocuların önemli bölümünün çok üstün ve değişik özelliklere sahip olduğu biliniyor...

Kalecimiz Nezip Türegün, abartmıyorum, kalenin üst direğine paralel uçardı. Danıştay Başkanı Hazım Türegün'ün oğluydu. İki lisan bilir, Uluslararası düzeyde avukatlık yapardı. Halen Gençlerbirliği Kulübü Divan Kurulu üyesidir. Hasan Polat ağabeyimiz, hakkında ciltler dolusu kitap yazılsa azdır. Türkiye'nin yetiştirdiği en yetenekli futbocuların başında gelir. Bugün futbol oynasaydı, Fenerbahçe'nin Alex'e ödediği paranın 5 katına Hasan ağabeyi alamazdınız. Kendisi 1957 yılında Trabzon'dan Milletvekili seçildi. Ayrıca Burhan Doğançay da Dünya Çapında ressam oldu. Cumhurbaşkanı olarak kendisine Devlet Sanatcısı beratı ve madalyası verildi. Tugay Özçeri ise NATO'nun en üst düzey yönetiminde görev yaptı. Şarık Arıyak, Avustralya'da Başkonsolos idi, Ermeniler tarafından şehit edildi. Allah rahmet eylesin. Mümtaz Tarhan, İstanbul Valiliği, Sayıltay Başkanlığı ve Çalışma Bakanlığı görevlerinde bulundu. Çok değerli diğer yönetici ve futbolcularımızı da saymakla bitiremem.

- Vehbi Koç Maltepe'deki o binayı, Gençlerbirliği kulübüne armağan etmeseydi, her halde kulübün kapısına kilit vurulurdu...

Tabii, Vehbi Koç, kulübümüzün fahri başkanlığını yaptı. Her ay kulübe önemli miktarda parasal yardımda bulundu. Bence Koç, Türkiye'nin ilk sponsorudur. Ayrıca şunu da belirteyim, Türkiye Cumhurityeti'nin kurulmasında çok önemli rol oynayan ve TBMM Başkanlığı ile Başbakanlık yapan Şükrü Saraçoğlu da kulbümüzün onursal başkanıydı. Maçlarımıza sürekli gelirdi.

- İnanılmaz. Şimdi Süper Lig'deki futbolcuların önemli bölümü Lise 2'den terk. Bir kısmı gazete bile okumaz. Neyse... Federasyon Başkanlığı ve Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı görevinde bir döneme imza attınız...

Hangi görevde bulunursanız bulunun, sözü dinlenen olmanız gerekir. 1957'den 1990 yılına kadar Futbol Federasyonunda üst düzey yöneticilik yaptım. 5 defa Asbaşkanlık, 20 yıl Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı, 2,5 yıl da Federasyon Başkanlığı görevinde bulundum. Ayrıca Amatör Kurul Başkanlığı ve Genel Müdürlük Ceza Kurulu üyeliği de yaptım.

- Merkez Hakem Kurulu Başkanlığı döneminizde biraz fazla disiplinli olduğunuz söyleniyor?

Öyleydim. Mesela, Bir hakem, hatırımı sormak için ziyaretime gelirse, kendisi için hiç iyi olmazdı. O hafta maçı varsa, maçı geri alırdım. Yani şirin gözükmeye çalışması kendisi için pek iyi olmazdı. Ama ilerleyen haftalarda da hakkını yemezdim. Sadece ziyaret ettiği haftaya mahsus, görevden el çektirirdim. Birde bilindiği gibi ben Gençlerbirliği'nin eski futbolcusu ve taraftarıyım. Merkez Hakem Kurulu Başkanı olduğum dönemde, Gençlerbirliği maçı için stada gittiğimde, hakemleri görmemek için yolumu değiştirirdim. Yanlış anlaşılır diye selam bile vermezdim. 20 yıllık MHK Başkanlığı döneminde bir kez olsun Gençlerbirliği'ne hakem atamadım.

- Halim ağabey, bu anlattıklarınız şimdi herkese masal gibi gelebilir...

İsim vermiyeyim, MHK Başkanı olduğum dönemde bir Federasyon Başkan'ı bir İzmir takımının başına hakem atamak istedi. MHK Başakan'ı olarak bunu kabul etmeyeceğimizi kendisine söyledim. Yine de hakemi atadı. Hakem, çok kötü bir yönetim gösterdi. Öyleki gözlemciden 10 üzerinden 2 aldı. Tabi bizim tavrımıza rağmen bu atama yapıldığı için, maçtan sonra toplu halde istifamızı verdik. Federasyon Başkanı kızdı, şaşırdı, bana 'istakbelinle oynayacağım' dedi. Ben de kendisine uygun bir dille 'Hiç önemli değil. İstikbalimle oynasanız bile, önemli olan prensiptir, disiplindir, sorumluluktur' dedim. Ve arkadaşlarımla birlikte görevi bıraktım. Ayrıca şunu da belirteyim yıllarca Tapu Kadastro'da Genel Müdürlüğü ve Üst düzey yöneticilik yapığım için, hangi hakem ne almıştır, ne satmıştır hepsini bilirdim. Fakat onlar benim bildiğimi bilmezlerdi. 150-200 hakemin kafasının içini okurdum. Bu yüzden çok kişinin hakemliğini bitirdim. Güvenin sarsıldığı yerde af olmaz. Benim nazarımda o kişi bitmiştir. Tabii bazen yanlış istihbaratlar da geliyordu. Mesela Veli Necdet Arığ'ın Wolkswagen marka bir araba aldığını duydum. Araştırdık, ikinci el arabaymış. Nasıl alındığını kanıtladı.

Gazoz parası zor ödendi

- Sizden önce ve sizin döneminizde federasyon büyük sıkıntı içerisindeydi...


Hem de ne sıkıntılar. Futbol Federasyonu özerk hale gelince parasal imkanlar oluştu. Özerklik konusunun önemini benim kadar iyi bilenin olacağını tahmin edemiyorum. Berlin'de o zamanki adıyla Doğu Almanya'ya yenildiğimiz maçtan sonra çekilen sıkıntıya en iyi ben bilirim. A Milli takımımızın futbolcuları birer yerine ikişer kola içmişler. Tabii ekstra para. Diyelimki 6'şar marktan toptan 120 mark ekstra. Herkesin bütçesi belli. Herkes birbirine bakıyor. Muhtemet de ödüyemiyor. Aramızda para topladıkta ekstraları o şekilde verdik. Şimdi böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Futbolcularımız doğal olarak en güzel yerde, en iyi şekilde kampa alınıyorlar. Bize yakışan da budur. İngiltere'ye Wembley 8-0 yenildiğimiz maçtan sonra da otelin ekstra ücretini ödemekte zorlandık. Teknik Direktör o zaman Mustafa Denizli'ydi. Oyunculardan ve yöneticilerden 5'er dolar toplandı da hesap o şekilde kapatıldı.

- Uluslararası alanda ilişkileriniz nasıldı?

Harikaydı. Şu kadarını söyleyeyim, Galatasaray'ın önce sahada, sonra masa başında kazandığı Neuchatel zaferinde, benim büyük katkım oldu. Tabii o dönemlerde de imkanlar kısıtlıydı. Basit bir örnek vereyim. Almanya'dan misafirler gelirdi. Ben onları havaalanında karşılar, Ayvalık^taki 80metre karelik mütavazi yazlığıma götürürdüm. Elimden geldiği ölçüde ağırlar, yine kendi imkanlarımla havaalanına kadar eşlik eder ve onları uğurlardım.

Topu denize attık!

- Futbol yaşamınızda çok ilginç anılarınız olsa gerek...


Birini anlatayım. 1947-48 sezonuydu. İstanbul'da Vefa ile oynuyorduk. Vefa o zamanlar İstanbul Şampiyonluğu için mücadele ediyordu. bizi mutlaka yenmesi gerekiyordu. Kadrosunda Kör Galip, Ördek Mustafa gibi önemli isimler vardı. Maçda şimdiki Çırağan Oteli'nin yerinde olan Şeref stadındaydı. Nitekim ilk dakikadan itibaren sürekli bastırdılar. Durum 1-1 berabere iken, kalecinin ileri çıktığını gördüm ve uzaktan ikinci golü atıverdim. Ama bu sırada biz de çok yorulmuştuk. Vakit geçirmemiz gerekiyordu. Ben topu Hüseyin Maloğlu'na verdiğim zaman 'Hacı' bu abimize 'topu denize at' diye bağırıyordum. Hacı abi de yaradana sığınıp topu denize gönderiyordu. O zamanlar maçlar tek topla oynanıyordu. Topun denize gitmesi üzerine ilginç bir görüntü oluşuyordu. Top denizin içindeki sandalda içki içen bir Beşiktaş taraftarı kürekleri çekerek topu getirmeye gidiyordu. Topu alıyordu ve sahaya fırlatıyordu. Biz bunu birkaç kez yaptık. Her seferinde ben bağırdım, Hacı abi denize attı. Balık-rakı muhabbeti yapan Beşiktaş taraftarı da kürekleri çekerek topu getirdi. Takım olarak her defasında biraz nefeslendik. Sonunda maçtan 2-1 galip ayrıldık.

- Gençlerbirliği bugün Türkiye'nin en iyi tesislerinden birine sahip. Sizin döneminizde nasıldı?

Ben 1944 senesinin sonlarına doğru Gençlerbirliği formasını giymeye başladım. Kulübümüz o zamanlar Çıkrıkçılar Yokuşu'nun başındaydı. Kulübün altında yorgancı vardı. Tabii kulbünü imkanları da kısıtlıydı. Duş bile yoktu. İdmanları 19 Mayıs dış sahalarında yapardık. Haliyle idman sonrası, hep beraber hamama giderdik. Hamam şimdiki meyve-sebze halinin arkasındaydı. Toplu halde yıkanırdık. Nede olsa kardeştik, arkadaştık. Maçlardan eğer galibiyetle ayrılırsak, yöneticilerimiz bizi Ulus'taki Cihan Lokantası'na götürürdü. Yemek yerdik. O zamanlar bana ayda 15 Lira verirlerdi. Öğrenciydim, bu para bana fazlasıyla yeterdi.

Röportaj : Atilla Türker

Kaynak : Hürriyet Ankara Gazetesi

 DiÄŸer Röportajlar

  Takım O Av. P
1 Eyüpspor 30 43 68
2 Göztepe 30 32 60
3 Çorum FK 30 19 52
4 Kocaelispor 30 11 52
5 Sakaryaspor 30 13 51
6 Bodrumspor 30 17 49
7 Bandırmaspor 30 19 46
8 Boluspor 30 -4 46
9 Gençlerbirliği 30 5 44
10 BB Erzurumspor 30 3 41
11 Keçiörengücü 30 -9 36
12 Şanlıurfaspor 30 -5 34
13 Ãœmraniyespor 30 -9 34
14 Manisa FK 30 -1 33
15 Tuzlaspor 30 -14 32
16 Adanaspor 30 -18 32
17 Altay 30 -55 15
18 Giresunspor 30 -49 7
* Takım adlarına tıklayarak takımların performans tablolarına ulaşabilirsiniz.