2017 kayıplarla dolu bir yıl oldu gençlerbirliği için. daha yılın başlarında kendimi bildim bileli kulübün başında olan ilhan başkan'ı ve bu dünyaya "nadir" gelen dostlarımızdan birini kaybettik. yokluğunda hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyor, kulübün geleceği ile ilgili kaygı duymakla birlikte değişim rüzgarını yakalayabilme umudunu taşıyorduk. zira kulüp son 10 yıldır patinaj yapıyor,sürekli aşağılara kayıyordu.
ilhan cavcav'ın vefatından sonra sağımıza baktık, solumuza baktık, gördük ki kulübün liderliğini yapacak tecrübede kimse kalmamış. rahmetli sağlığında bu kulübe gönül veren nice değerli şahsiyeti kulüpten uzaklaştırdı. oysa asıl zor olan bu değerleri kulübe kazandırmaktı. böyle naif insanları kulüpten soğutmak için "git" demenize bile gerek yok, bakışlarınızdan anlayıp hemen çekilirler sahneden. öyle de oldu.
apar topar olağanüstü genel kurul yapıldı. daha ilk oturumda çoğunluk sağlandı. önceki genel kurul?da ancak ikinci oturumda zar zor 150 küsür üyeyi toparlayabilmiştik. nasıl olmuştu bu? salona girince anladık. daha önce hiç görmediğimiz yüzler aramızdaydı.
olağanüstü genel kurul öncesinde "birlik beraberlik" tekerlemesi ile yüzlerce yeni üye kaydedildi. tek adaylı seçimde yeni üyeler bir an önce oylarını kullanıp gidebilmek için kürsüyü işgal ettiler. kürsüde bu üyelerle sırt sırta duran yeni başkanımız konuşmasını bitirmekte güçlük çekti. yeni dönemin sıkıntılı geçeceğinin ilk işaretini almıştık. bu kulübe yıllarca emek verip bir köşeye atılan büyüklerimize yapılan vefasızlık dile getirilmedi bile.
ortadoğu toplumlarının akıl ile değil, duygu ile hareket etme hastalığı bir kez daha nüksetmişti. başkanlık babadan oğula geçmişti. tüm camia gözyaşlarına boğularak bu durumu kabullenmişti. yeniden merhaba ortaçağ... zamanın akışı tersine mi dönmüştü ne? koskoca camiadan bir mahallenin delisi çıkıp da "arkadaşlar, ne yapıyorsunuz, bu naylon üyelere niye ihtiyaç duyuldu? bu arkadaş kulübü yönetecek yetkinliğe sahip mi?" diyemedi. bu toplumda bazen böyle olur, yığınlar adeta büyülenir, akıl tutulması yaşanır.
transfer döneminde bir önceki sezon ligde ve kupada 17 gol atarak takımın hücum yükünü adeta tek başına omuzlayan oyuncu ile anlaşma sağlanamadı. oysa önerilen ve istenen para arasındaki fark, süper lig?de bir beraberliğe verilen ilave para kadardı. aynı şekilde son 2 yılda takıma ağabeylik yapan ve başarısında önemli pay sahibi olan oyuncu adeta gitmeye zorlandı. altyapıdan gelenlerle birlikte 16 yeni transfer yapıldı. ciddi rakamlar ödendi. maçlar başlayınca anlaşıldı ki bu oyuncuların birçoğu süper lig seviyesinde değilmiş. medyadaki tüm futbol yorumcuları, süper lig'in en kalitesiz kadrosunun g.birliği'nde olduğunda birleştiler.
durumun ciddiyetini anlayan ve önemli görevleri yerine getiren 4 yönetici bu sorumluluğa ortak olmamak için istifa etti. sezonun üçüncü haftasında yeni transferlerin baş sorumlusu olan teknik direktör başarısız olduğu gerekçesiyle görevden alındı. sekiz hafta sonra kurtarıcı olarak tekrar göreve getirildi. şaka değil, abartı yok, bunlar gerçekten yaşandı. taraftarlarla yaşadığı gerginlik ve yönetimin buna sessiz kalması 6 divan kurulu üyesinin de sabrını taşırdı ve istifa etmelerine neden oldu.
yeni yönetim henüz bir yılını doldurmadı. bu kısa süre içinde sportif olarak takımı ligin dibine demirlemeyi, finansal olarak yılların mirasını tüketmeyi, etik olarak kulübün itibarını yerin dibine geçirmeyi başardı. tüm spor kamuoyunun saygı duyduğu o eski gençlerbirliği kalmadı artık. kulübe itibar kazandıracak haberlerle anılmıyor adımız. ligden düşsek "haketmişlerdi zaten" denecek. belki de riyakarlığımızın bedelini ödüyoruz.
süper lig'de borç batağında yüzen, ödeme güçlüğü yaşan 4-5 takım olmasına rağmen ilhan cavcav sezonunda ligden düşme adaylarının en başında sayılıyor gençlerbirliği. ligde kalmak kendi yapacaklarına değil, rakiplerin yapamayacaklarına bağlı artık. yönetim kulübe destek olunmasını istiyor, ancak camiayı yeniden bir araya getirip küskünlerle barışmak hiç aklına gelmiyor.
oysa şimdi olması gereken, bir öz eleştiri yapmak, züccaciye dükkanına giren bir fil gibi kırıp döktüğümüz büyüklerimize gidip "gelin birlikte kurtaralım kulübümüzü" demektir. bu parçalanmışlık düzeltilmeden bu girdaptan çıkmak mümkün değil. yıllarca bu kulübün yükünü çeken tüm değerleri bir araya toplayıp ortak bir akıl oluşturma zamanı gelmedi mi hala?
başkan ne yapıyor? yayımlanan istatistikler ligin en zayıf takımı olarak gençlerbirliği'ni işaret ederken hala kadronun yeterli olduğuna inanıyor, kulübün parasını babasının parası olarak görüyor ve yeni üye kaydına devam ediyor. ilhan cavcav sezonunda ligden düşen bir gençlerbirliği'nin başkanı olmayı, kulübü şahlandıran bir yönetimin şerefli bir üyesi olmaya tercih ediyor. kalan son kurşunu en iyi nişancılara kullandırmak varken namluyu karavanacılara teslim ediyor. ne diyelim, bildiğiniz yolda devam edin. "asla yalnız yürümeyeceksin" liverpool taraftarlarının efsane parçasıdır. siz yolunuzda hep yalnız yürüyeceksiniz... tenha stadyumlarda duyacağınız tek ses oyuncuların çığlıkları olacak... asırlık kulübü hayalet bir gemiye dönüştüren kişiler olarak anılacaksınız...
http://www.sporanki.com/tr/yazilar/966-onur_aydogan_alkaralarin_kara_yili.html
Yorumunuzu göndermek için tıklayın...
Önceki Yorum
Sonraki Yorum
26 Nisan |