->"Her Yıl O Hafta" istatistiği eklendi (23.10.2008)<-     ->"Rakipler ve Belalıları" İstatistiği eklendi (17.10.2008)<-     ->1. Ligde yaptığımız maçlar 100dönümlerine eklendi (26.02.2008)<-     ->Hava Durumu bölümü eklendi (31.01.2008)<-     ->"Seri Sonu" istatistikleri eklendi (30.12.2007)<-     ->Yılın Futbolcusu Anketine son yedi günde aldığı oy sayısı eklendi (08.12.2007)<-     ->Okumalık bölümü arama motoruna eklendi (07.12.2007)<-
 
 
 Basit Arama Sonuçları
Arama sonuçları ekranına geri dön  
Yorumlar içerisinde " samsunspor" anahtar kelimesinin bulunduğu kayıtlar;

20.05.2022
15 (Zafer Cem Özcan - Ankara/Türkiye)  Kullanıcının Diğer Yorumları

Konu : Genel

2021/2022 muhasebesi

hayatın kuralı sahiden de buymuş; ne yapar eder başladığın yere dönermişsin sonunda. yıllar sonra, yeniden gencler.org'a bir şeyler karalamanın heyecanı içerisinde, hem takımın ve sezonun genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışırken hem de genel taraftarlık haletiruhiyemi yazmaya çalışacağım.

yazmaya motivasyon kaynağım, başta bu sezonun sosyal medya ortamı ve daha sonra tribünlere de sıçrayan karşılıklı atışmaların, küskünlüklerin ve tavırların gölgesinde, alkaralar forumunu canlandırmaya yönelik güzel gayretlerden esinlenip "o zaman ben de gencler.org'a yazarım" diye heves etmem oldu. bu vesileyle, bu güzel arayışların yalnızca geçici bir heves değil sahiden de gençlerbirliği'nin öz kaynaklarına bütünüyle yöneldiği, kulübü güzel günlere götürebilecek her şeyi etraflıca düşünüp konuştuğu, tartıştığı; sağlıklı, besleyici ve ilerletici ortamların yeniden tesisi bakımından çok önemsiyorum ve kendi adıma, herkesten de bu gayreti göstermesini bekliyorum.

meseleyi toz bulutundan almak istemem fakat giriş için bile fazla duygu yüklenmenin de etkisiyle, sezon değerlendirmesini niyazi akdaş ve yönetiminin kazandığı kongreyle başlatmanın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.

kongre ve akdaş yönetiminin kurulmasına bir yaklaşım olarak "devrim" nitelendirmesi de sezon başında yaşadıklarımızı bir başlık altında toplamak istesek, herhalde söyleyebileceğimiz en iyi ifade olurdu. her ne kadar sürece "devrim" demenin, sürecin devamında neler getirdiği üzerine şekillenip şekillenemeyeceğine dair hiç de üretici olmayan bir tartışmaya sebep olmuş olsa da, bana kalırsa her açıdan bu kongre bir devrimdi ve bundan sonra her ne yaşanırsa yaşansın, gençlerbirliği tarihini yazarken 10 haziran 2021 her türlü olumlu ve olumsuz gelişme için bir referans olarak biliniyor ve hatırlanıyor olacaktır.

yeni kurulan yönetimin murat cavcav yönetiminden devraldığı yüklü borç miktarı ve boşaltılmış kadrosuyla, sportif direktörlük görevinde baki mercimek tercihiyle ve en önemlisi ben de dahil pek çok kişiyi tereddüde düşüren özcan bizati ile yaşananlar ve ardından metin diyadin'in takımın başına geçmesiyle sportif açıdan hemen hepimizi saran endişe; geç de olsa gelen transfer haberleriyle yerini umuda bırakmış ve bir şeyler yapabilecek kadar yeniden bir takım toparladığımız hissini yakalamamızı sağlamıştı. a takım düzeyinde eldeki imkanları zorlayan, hem idari açıdan hem sahadaki takımın boşluklarını dolduran, daha önce işletilmeyen görevleri işletilir hale getiren adımlar atılırken tablo iyiye seyreder işaretler vermişti: en kötü ihtimalde bile bu ligden düşmezdik, bir şeyler yolunda gider de çıkarsak ne alâ'ydı!

tam bu noktada camianın pek çok öznesinin uzun vadede daha da fazla fikir ayrılığına düşmesine neden olacak stratejik bir hata yaptığımızı düşünüyorum. herkesçe kabul edilir net bir hedef belirleyemedik. sezon açılışı öncesi bir açıklamasında basın sözcüsü muammer akyüz şampiyonluk ve play-off'tan bahsederken, baki mercimek 100. yılın kadrosunu kurmaya çalıştığımızı ve süper lig'e dönme planları yaptığımızı açıklıyor, başkan niyazi akdaş ise bu açıklamalara kıyasla belli bir zaman sonra klasspor'a verdiği röportajda şampiyonlukla play-off arasında bir hedefe baktıklarını dile getiriyordu. özetle, temmuz itibariyle hemen hepimizin çok düşük beklentilerinin önünde hem arka arkaya iyi sayıda transfer yapıp hem de lig ortasına doğru kötü başlangıcı toparlamanın verdiği pozitif ivmeyi iyi yönetemediğimiz ve herkesin kendince farklı bir noktadan süreci ele almasının bugünkü kaos ve belirsizlikte önemli bir payı olduğunu düşünüyorum.

zira tablonun o kadar yukarı çıkmayacağı az çok belli gibiydi; kadro, -daha sonra metin hoca bu gerekçelere sezonun 20'li haftalarına kadar işaret etmeye devam edecekti belki ama- sahiden de geç kurulmuş ve geç toplanmıştı, transfer yasağı güçlükle kaldırılmış ve özellikle yabancı transferlerde ilk tercih edilen oyuncuların neredeyse hiçbiri alınamamıştı, takım yaklaşık 1 ay boyunca daha sonra u19 ve hacettepe'de oynayacak oyuncularla sezonu açmıştı ve geç katılanlar yavaş yavaş eklenirken takımın 25-30 kişilik geniş kadrosu, kimlerin kalıp kimlerin gideceği ya da başka transfer olup olmayacağı son ana kadar belirlenebilmiş değildi. genç oyuncuların önemli bir kısmının sözleşmesi sezon sonunda sona eriyordu ve menajerlikleri son yılların camiada en itibarsız ve karanlık isimlerine aitti, geçen sezon iyi performans gösteren -ya da olumlu işaretler veren- oyuncuların oynayacağına banko gözüyle bakılırken hiç alternatifi olmayan mevkilere daha fazla yoğunlaşılmıştı ve bu lig ya da eldeki imkanlar düzeyinde iyi isimlerle anlaşmış olsak da kadro ve mevki/oyuncu dengesi son ana kadar kurulamamıştı. sezon başında transfer edilen kerim avcı ile 3. hafta sonunda yollar ayrılmış, aynı hafta aksel aktaş transferi gerçekleşmiş ve sezonun belki de en büyük hatası eleke kiralık olarak takıma katılmıştı.

üzerimizdeki endişe ise eskişehirspor, elazığspor, karabükspor gibi büyük camia ve kent takımlarının süper lig?e veda ettikten sonra bu ligden düşme biçimlerine göre daha iyi bir görüntü yakalamamızdan dolayı bizden uzaklaşmış görünüyordu. zira bursaspor da geçen sezon aynı lige sadece genç oyuncuları ve 1-2 kaliteli yerli oyuncusu ile tutunmuştu, üstelik bu oyunculardan birkaçı avrupa?nın ve istanbul kulüplerinin radarına girmiş, sezon arası ya da sonunda da transferleri gerçekleşmişti. bizde de potansiyeli olan, süre aldıklarında bursaspor?dakine benzer hikayeler yazabileceğine inandığımız oyuncularımız vardı ve geniş kadroyu da yakaladıktan sonra 4 sezon önce olduğu gibi bu lige ismimizin dahi fazla geleceği rehavetine erkenden kapılıp beklenti içine girmeye başladık.

işin daha yakınında olmasının da etkisiyle olacak ki diyadin daha temkinliydi ve ?ilk 5 hafta galibiyet beklemeyin? diyecek kadar tabloyu negatif bir şekilde ele aldığını göstermişti. gerçekten de öyle oldu, facia gibi bir eyüp maçı başlangıcıyla bütün beklenti ve pozitif hava dağıldı, yerini endişe ve paniğe bıraktı.

25 yıllık yaşantımın herhalde bir 17-18 yılı bilfiil gençlerbirliği ile geçmiştir, farazi bir söylem olacak elbette ama; ben henüz bu camianın panik halindeyken doğru bir karar verdiğine ya da doğru bir şey yaptığına şahit olmadım. eleke hamlesine de, sadece bir futbolcu ve tercih edilmesine bakarak söylemiyorum, transferin yapılış şeklinden tutun da bir şekilde bir şeyleri yoluna koyduğumuz sezon planlamasına da yapılmış ihanet düzeyinde bir hata olarak gördüğüm için sezonun hatası gözüyle bakıyorum. yoksa kötü çıkan çok futbolcu transfer etmişizdir, hemen hepsine de ?kötü futbolcuydu? diyip geçmişizdir; ama eleke transfer ediliş biçimiyle başlı başına kötü bir transferdi ve umarım acı da olsa iyi bir tecrübe olmuştur ve bir daha bu şekilde bir transfer yapmayız.

hedef konusundaki belirsizliğe rağmen, kendi beklentimi ?iyi gidişte biraz olsun play-off ihtimaline heyecanlanmış olsam da- 7.?likte tutmaya çalıştım hep. sezon başında bu ligi 7. bitirmek ile 15. bitirmek arasında bir fark olmadığını söylerken bile bu kadar uzun süre kopmayan, 7. takımın küme düşme ihtimalinin, 13. takımın play-off ihtimalinin son haftaya kadar devam edebildiği bir sezonu muhtemelen hiçbirimiz beklemezdik. yine de elbette ligi 7. bitirmek ile 15. bitirmek arasında nesnel bir fark bir şekilde olacak ve henüz ümraniyespor maçı tamamlanmamış olsa da kendimizi bu sıralamanın tam ortasında bir takım olarak değerlendirmemiz yanlış olmaz sanıyorum. bu açıdan, daha büyük şeyler beklememiş olsam da küme düşme tehlikesini ?lige rağmen- bu kadar uzun süre yaşamanın hayal kırıklığını, stresini ve yorgunluğunu ben de bir parça yaşıyorum.

bu açıdan metin diyadin?in saha içinden çok saha dışını, oyuncu performanslarından çok oyuncularını, günü değil ama süreci yönetmesi bakımından değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. zira bence hem saha içinde, hem oyuncu performanslarında hem de gün gün bakınca metin diyadin; oluşan fazlaca beklentinin birkaç seviye uzağında kaldı ve taraftarın -ben de dahil- önemli bir kısmının kendisiyle devam edilmeyeceği konusunda görüş ve niyet birlikteliği olduğunu tahmin ediyorum. yine de bunu söylerken bile içimin rahat etmediğini, sezonun bütün cefasını çekip bütün kritik virajları bir şekilde almayı başardığını da, hakkını vererek söylemem gerekir. hatta, her ne kadar son hafta genç oyuncuları sahada görmeyi çok istesem de, ümraniye maçına çıkaracağı kadro ve oynayacağımız oyuna bakarak kendisinin devam edip etmeme konusunda nasıl bir noktada olduğunu merakla bekliyorum. sezon başında, hem kendisinin ilk 5 haftayla ilgili olumsuz uyarısını hem de maddi koşullarımızın çok fazla teknik direktör değişikliğine el vermeyecek olmasını göz önünde bulundurarak, en azından devre arasına kadar metin diyadin?le devam etmemiz gerektiğini ve bunun tartışılmasının bile bize zarar verebileceğini düşünüyordum. ancak ben bile, 5. hafta altınordu maçını kazanamazsa gideceğini düşündüm, yine özcan bizati?nin bursaspor?uyla karşı karşıya geldiği maçın da hem puan hem manevi açıdan çok kritik bir viraj olduğunu, kaybederse mental olarak biteceğini ve gidebileceğini düşündüğümü itiraf etmeliyim. sezonun ikinci altınordu maçını da, o haftaya kadar 7?de 6 mağlubiyetle geldiğini düşünecek olursak bir diğer son virajı da orada aldığını ve gerçekten işini çok zorlaştırsa da sırtını bir şekilde yere değdirmediğini söyleyip hakkını teslim etmek gerektiğini düşünüyorum. hatta bana kalırsa, 3-1?lik boluspor mağlubiyetiyle birlikte kafada bizimle çalışmayı bitirdiğini de düşünmüştüm ancak istifa ve istifasının reddinden sonra yönetimin sorumluluğu metin hoca?nın üzerinden almasıyla biraz daha rahatlayıp sadece sahaya odaklandıkça sorunları geç de olsa çözebilir hale geldiğini de görmek gerek. bu açıdan, bütün hatalarına rağmen, bizleri gerek oyuncu tercihleri gerek oyun içi hamleleriyle zaman zaman çıldırtmış olsa da iyi niyetle ve özveriyle çalıştığından hiç şüphe etmeden tebrik ve teşekkür ediyorum. keşke daha iyi şartlar ve imkanlar içerisinde, daha iyisini yapabileceği bir senaryo mümkün olabilseydi.

tüm bu beklenti/hedef/gidişat krizimizin gölgesinde, ben de, hâlâ o daha iyisini yapma senaryolarımızın da mümkün olduğunu ve bu fırsatları kaçırdığımızı düşünenlerdenim. her iki samsun maçı da bu açıdan galibiyetin kaçması bakımından çok kritikti. özellikle basın sözcüsü muammer akyüz ve teknik direktör metin diyadin, sezon içerisinde bence kötü gidişimizi gereğinden fazla hakeme bağlayan açıklamalar yaptılar, ancak ilk yarı içerideki istanbulspor maçında ömer faruk turtay?ın barış alıcı?ya yapılan son oyuncu faulüne kırmızı kart çıkarmamasının da 5 haftalık iyi gidişimize ket vurduğunu, peşi sıra keçiören maçında sezonun kahramanı sandro lima?nın maçın başında kaçırdığı penaltıyla beraber play-off kapısından ilk defa orada döndüğümüzü, sıkışık fikstüre denk gelen zorlu erzurum deplasmanının ilk 40 dakikası maçı çok net hak ettiğimizi ancak musa ve barış?la değerlendiremediğimiz pozisyonların ve bu iklimi zorlu deplasmana daha fazla direnemeyip puansız dönmemizin bizi çok fazla geriye götürdüğünü söyleyebilirim. ümraniye deplasmanında yine zorlu hava şartlarına yenildiğimizi ben de kabul ediyorum, sezonun ikinci yarısına formda bir aksel?i ve faydalı bir lualua?yı kaybederek başlamanın yine ilk yarı olduğu gibi ikinci yarının da ilk dört haftasına mâl olduğunu ben de kabul ediyorum? bu senaryolardan en az birinden sıyrılabilseydik, işte bugün bile puan durumuna bakınca içimizde ?olmaz değilmiş? dedirten şeyler olabileceğini söylemek çok uzak hissettirmiyor. ancak madalyonun arka yüzüne de bakmak gerekir, ilk yarıdaki kocaeli deplasmanından kaleci korcan?ın arka arkaya hatalarıyla aldığımız 3 puanı, yine ilk yarı bandırma deplasmanında hakem hatalarına rağmen kazandığımız muhteşem 3 puanı, denizli maçının son dakikasında metehan?ın attığı kafa golüyle gelen 3 puanı da her zaman yakalayamayabilirdik. kötü senaryolardan bir şeyler çıkarmış olsak bu defa buralardan bir kayıp olması da çok mümkün olabilirdi diyerek daha fazla içlenmek ve geriye bakmak istemiyorum. olan oldu ve artık önümüze bakmalıyız.

önümüzde kritik bir kongre var ve henüz adaylık açıklamaları gelmediği gibi, başkan niyazi akdaş?ın da son olarak şirketleşme çalışmalarında olumsuzluk olması durumunda devam etmeyeceğini söylemesinden kaynaklı herhalde hepimizde bir belirsizlik hissi vardır. hem gönlümden geçmeyen hem de şeklini, ihtimallerini, artılarını ve eksilerini hala net olarak göremediğimiz bu şirketleşme hikayesinin gölgesinde, şimdilik bu değişime çok da fazla odaklanmadan gençlerbirliği?nin mevcut geleceğini şekillendirmeye odaklanarak iyi ve sağlıklı bir kongre süreci olmasını can-ı gönülden diliyorum. saha içine ve sportif başarıya kıyasla, yönetimin sezon genelinde gerçekten de bir taraftarın gönlünü iyi edecek, camiaya ve tüm kamuoyuna pozitif çok sayıda şeyler ürettiğini ve emek harcadığını da söylemek gerekir, bu doğrultuda çalışan herkese çok teşekkür ediyorum. yine de ankaragücü maçına gelmeyen yöneticiler bahsini kendi adıma hala aşabilmiş değilim, yeni kurulacak yönetimde belirlenecek isimlerin de bu sezon üstün gayretleri olan ve taraftarın da isminden memnuniyet duyduğu yöneticiler gibi olmasını daha çok temenni ederek bu bahsi de kapatmış olayım.

bir sezon muhasebesini de taraftar ve genel gençlerbirliği kültürümüz başlığı altında yapmak gerektiğini düşünüyorum, hem kendimi hem taraftar gruplarını hem de tüm gençlerbirliği bileşenlerini bütünüyle dahil ederek. elbette her grubun kendi politikasıdır, her bireyin kendi kararıdır, buna saygı duymamak mümkün değil ancak genel tablo itibariyle camianın en kötü sezon geçiren yapısının taraftar olduğunu düşünüyorum, dost acı söyler şiarıyla. bir defa her şeyden önce, vıp tribünü de dahil edersek, seneye 400-500 civarı taraftarla başladığımızı ve bu sayıyla bile 4 ayrı tribüne bölünmüş olmamızı başlı başına trajikomik bir durum olarak değerlendiriyorum. bir tık daha ileri de giderek, bu sezon gerek taraftar grupları arasında, gerek bireyler arasında yaşanan pek çok tartışma ve gerilimin kaynağında da bu birliktelikten uzak durmanın payı olduğu görüşündeyim. elbette yaşım ve haddime değil ancak tribünün önde gelenlerinin, bu ve benzer sorunları yalnızca kendi grupları ya da istikballeri doğrultusunda değil hepimizin bir şekilde ortak noktalarında bütünleştiği gençlerbirliği kültürüne hizmet etmek bilinciyle yapması gerektiğini ve bu doğrultuda daha fazla sorumluluk alıp sorun yaratan değil sorun çözen bir tavır takınmaya ivedilikle geçmesi gerektiğini düşünüyorum, aksi takdirde içi karışık camialara benzemeye başlayacağımızı ve mevcut itibariyle yönetim-taraftar-camia yapısını bozabilecek bütün senaryoların gerçekleşebileceğini hatırlatmak istiyorum. bireysel problemlerin bireyler arasında çözüldüğü, bireysel tartışmaların gruplara yansımadığı, zaten zorlanan insan kaynağımızın küskünlüklere, dargınlıklara daha fazla yönelmediği bir iklimi el birliğiyle ve ortak akılla yaratmamız gerekiyor ve en azından, hiçbir şey için değilse bile bunu gençlerbirliği için yapmanın çok faydasını göreceğimize yürekten inanıyorum. ne sebeple olursa olsun kendi oyuncusuna küfreden, kimin getirdiğine göre oyuncusunu seven ya da oyuncusuyla alay eden bir anlayışın gençlerbirliği kültürüyle hiçbir alakası olmadığını, yapılan okul çalışmaları çerçevesinde sayımızın epeyce arttığı şu günlerde bu kültürü herkesin hatırlaması gerektiğini, tribünümüze ve camiamıza yeni katılan genç arkadaşlara da bu kültürü doğru aktarmak gerektiğini hatırlatmak istiyorum. maçı kaybetsek bile kötü bir performans göstermedikleri sürece oyuncularını tribüne çağırıp alkışlayan, forma için ter döken emektarlara karşı taraftarın daha saygılı ve anlayışlı olması gerektiğini düşünüyorum ve daha ötesi bu sezon bu kültürden neden uzaklaştığımızı merak ediyorum. tabii yeri gelmişken, taraftarın puan kaybında oyuncuları çağırmadığı kadar, yöneticilerle yaşadıkları anlaşmazlıklardan ötürü bir 23 nisan günü, 2-0?lık bandırmaspor galibiyetinden sonra başta tribündeki çocukları ve o gün 90 dakika takımına destek veren taraftarı maç sonu kutlamalarına dahil görmeyen oyuncuları da atlamamak gerekiyor. futbolcularımızdan, üstelik tribüne gelip açıklama yapacak kadar kendilerini gösterdikten sonra, en azından yazılı bir metinle ya da basın aracılığıyla taraftardan özür dilememiş olmalarını da hayretle ve üzüntüyle takip ediyor, olayın üstüne bu yazıyı yazdığım 19 mayıs günü, aradan geçen 26 günün ardından, hâlâ, bugün bile bir özür ya da en azından olayı kendi perspektiflerinden anlatacak bir şekilde taraftarı muhatap almalarını bekliyorum. örneğin kaptan olarak bu görevi, eğer kendisi de olaya dahilse kendisini de dahil ederek ve sorumluluk alarak, değilse de bu problemi yaşayan arkadaşları adına konuşarak kaptan ramazan köse?nin yapabileceğini ve yapması gerektiğini özellikle belirtmek istiyorum.

takımımızın sezon performansı kadar, genel taraftarlık duygu durumumuz da işte bu ve benzeri durumlarla birlikte, iniş çıkışlar içinde geçti. önümüzde ise bizi beklediğini düşündüğüm daha büyük bir tehlike var: vasata alışmak. süper lig seviyesinde belki kabul edilebilir, bütçesi ve planlaması kendi içerisinde çevrilebilir sınırlı bir vizyon olarak düşünülebilir olsa da 1. lig özelinde, bu gelirlerle ve ülke futbolundaki gerilemeyi de hesaba katacak olursak bizi bekleyen en büyük tehlike bu şartlar altında mevcut duruma alışmak ve bu durumu kabullenmek olacaktır. bu sezonun büyük zorluklarla, gerçekten de fedakarlıklarla işletildiğini görmek çok da zor değil ancak bu tarz bir sezon hem mali açıdan hem de ligin yapısı gereği maalesef sürdürülebilir değil. yıllar yılı süper lig takımlarının borç içinde batması nasıl aşina olduğumuz ve en sonunda bizim de başımıza gelen bir senaryoysa, bu ligin gediklisi denebilecek takımların da, bu ligden belki çıkarlar ama asla düşmezler denilen takımların da birer ikişer bu ligden kolaylıkla düşebileceğini, geçen sene süper lige yükselen diğer iki takımla aynı puanda ligi tamamlayıp play-offlarda elenen samsunspor?un bile bu sene orta sıra takımı olmaktan kurtulamadığı bir lig olduğunu atlamamamız ve unutmamamız gerekir. artık planlamalarımızı da kadro oluşturmamızı da hedeflerimizi de bu doğrultuda koymamız ve eldeki imkanların elverdiği ölçüleri de aşmadan hedefi sürekli yukarıyı zorlamak ve bir şekilde bir yolunu bulup çıkmak üzere kalıcı bir şekilde kurgulamamız gerekir. bu sezon her türlü tolere edilebilir ancak bundan sonrası için aynı şeyleri söylemek iyimserlik olacaktır.

dilerim kongrede ve yeni yönetimle beraber, hem bu konuda iyi ve doğru adımlar atacak maddi imkanlar bulur ve manevi ortamı hazırlar hem de bu sezonun hengamesinde üzerine düşemediğimiz sorunların daha fazla üzerine gidebilecek bir dönemi açmış oluruz. hacettepe ve daha ötesinde pilot kulüp işletmenin gereklilik ve yükümlülüklerini enine boyuna konuşur, belki bu dönem böyle bir çalışma için daha fazla alan açmamak gerektiğini üzücü de olsa kabullenir ve yolumuza devam ederiz. altyapıda köklü değişimlere imza atar, bu sezon özellikle u19 seviyesiyle beraber iyice ayyuka çıkan altyapımızdaki gerilemenin önüne geçer, doğru isimlerle çalışır ve yine beştepe?yi gençlerbirliği?nin geleceğini şekillendirecek en büyük yatırım alanına dönüştürmeyi başarırız. taraftarlar arasındaki gerginlikler ve problemler çözülür, taraftar-oyuncu bütünleşmesi yeniden tesis edilir ve iyi bir camia bütünlüğü üretmeyi başarırız.

gönlü gençlerbirliği?nden yana atan herkese bu sezon için koca bir geçmiş olsun. durup dinlenmeye heves etmeyin. daha önümüzde çok uzun, belki bu sezondan daha da zor yıllar ve yollar olacak. hepimizin yolu açık olsun. genel haletiruhiyemize çok da uyduğunu düşündüğüm, kişisel olarak da çok sevdiğim tevfik fikret?in ferda şiirinin en güzel dizeleriyle bitiriyorum: ?bir ufk-ı iğtilâ açılır, yükselir hayât; (bir yükselme ufku açılır, yükselir hayat) / yükselmiyen düşer: ya terakkî, ya inhitât! (yükselmeyen düşer: ya yükselmek, ya yıkılmak!)?



 Diğer Sonuçlar

  Takım O Av. P
1 Eyüpspor 34 46 75
2 Göztepe 34 40 70
3 Sakaryaspor 34 15 60
4 Bodrumspor 34 21 57
5 Çorum FK 34 19 56
6 Kocaelispor 34 7 55
7 Boluspor 34 -2 53
8 Bandırmaspor 34 17 50
8 Gençlerbirliği 34 6 51
10 BB Erzurumspor 34 -4 44
11 Ümraniyespor 34 -7 43
12 Manisa FK 34 0 40
13 Keçiörengücü 34 -9 40
14 Adanaspor 34 -17 39
15 Şanlıurfaspor 34 -6 38
16 Tuzlaspor 34 -12 38
17 Altay 34 -61 16
18 Giresunspor 34 -55 7
* Takım adlarına tıklayarak takımların performans tablolarına ulaşabilirsiniz.