->"Her Yıl O Hafta" istatistiÄŸi eklendi (23.10.2008)<-     ->"Rakipler ve Belalıları" Ä°statistiÄŸi eklendi (17.10.2008)<-     ->1. Ligde yaptığımız maçlar 100dönümlerine eklendi (26.02.2008)<-     ->Hava Durumu bölümü eklendi (31.01.2008)<-     ->"Seri Sonu" istatistikleri eklendi (30.12.2007)<-     ->Yılın Futbolcusu Anketine son yedi günde aldığı oy sayısı eklendi (08.12.2007)<-     ->Okumalık bölümü arama motoruna eklendi (07.12.2007)<-
 
 

 Röportajlar

22.12.2003-Mustafa Gürsel

Yolun Açık Olsun Mustafa Gürsel...

Yolunuz düştüğünde, işiniz olduğunda herhangi bir kulübe gidecek olursanız malzemecisinden güvenlik görevlisine, teknik sorumlulardan idari yetkililere birçok insanla karşılaşırsınız. Eğer taraftar iseniz sizi en çok sevindirecek şey ise bir iki futbolcu ile karşılaşmak, olanaklı ise iki çift laf etmektir.

Önünde sonunda taraftarsınızdır ve öteki örnekler de gözönüne alındığında beğenelim beğenmeyelim biraz mesafeli davranılır size. Siz de pek girişken değilseniz yanınızdan geçip giderler. Bunda yadırganacak bir durum da yoktur aslında. Ne var ki kimi futbolcular daha bir yakındır size, daha bir sıcaktır, size sizin onları sahiplendiğiniz kadar onların da sizi sahiplendiğini duyumsatırlar. Sıcak bir merhabayı, içten bir selamı çok görmezler.

Eh, Gençlerbirliği'nde de kuşkusuz bu türden futbolcuların sayısı azımsanamayacak kadar çok. İşte bu futbolculardan biri de Mustafa Gürsel. Geçtiğimiz sezon Gençlerbirliği'ni özellikle ilk maçlarda kurtaran, pek çok kereler sırtlayan Mustafa Gürsel ile oturalım alkaralar için az biraz söyleşelim dedik. Düşününce bu söyleşinin Mustafa'dan önce başkaları ile yapılabileceği gelir akla, ne de olsa bu sezon öne çıkan oyuncularımızdan değil.

Biraz kişisel gerekçelerle -itiraf etmeliyim ki gittiğimde karşılaşıp merhabalaşmayı istediğim oyunculardan biri Mustafa- biraz da yakında aramızdan ayrılabilir korkusu ile öne aldık kendisini. Elbette gideceği resmen açıklanmış değil. Ama istediği takımda oynayabilecek olduğuna inandığımız Mustafa'nın biraz da oynama isteği ile başka bir takımın yolunu tutmasını anlayışla karşılamak gerekecektir.

Gider mi kalır mı bilinmez, gönlümüz kalmasından yana olsa da! Biz eşeği sağlam kazığa bağlayalım, takımımıza bunca emeği geçmiş bir oyuncuyu hani giderse söyleşmeden kaçırmış olmayalım.

Alkaralar: Belki başka konulara da gireriz, futbol dışına da çıkarız ama önce nasıl başladı onu öğrenelim istiyorum. Gençlerbirliği'ne Antalyaspor'dan geldin, oraya da Pendikspor'dan gelmiştin. Var mı daha öncesi?

Mustafa Gürsel: Ben Kırklareliliyim. Futbola da orada başladım. O zamanlar amatör olarak oynuyordum. Zaten başka bir yolu da pek yoktu, önümüzü gördüğümüz pek söylenemezdi. Futbolu meslek olarak seçmek bir seçenek bile değildi gözümüzde.

2 yıl Kırklareli'nde amatör olarak oynadım. Sonra üniversite için İstanbul'a geldim. Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu'nu kazanmıştım. Dört yıl İstanbul'da kaldım. Önce Paşabahçe'de oynadım 2 yıl. Hâlâ amatördüm.

19 yaşımda Pendikspor'a transfer oldum. Profesyonelliğimde burada başlar zaten. 2 yıl da burada oynadım. İyi de oldu 2 yıl Paşabahçe 2 yıl Pendik'te oynayınca 4 yıllık okulu da bitirmiş oldum. Sonra da Antalyaspor'a geçtim. 6 yıl orada oynadıktan sonra da buraya geldim.

Alkaralar: Peki ne zaman bu işten ekmek yiyebileceğini, meslek olarak seçebileceğini gördün?

Mustafa Gürsel: Dediğim gibi futbola Kırklareli'nde başladım. Pek bir beklentim yoktu futboldan yana. Zaten küçük yer ve profesyonel futbola, futbol takımlarına, profesyonel futbolculara da uzak bir yerdi. Hani bize bu işi meslek seçelim dedirtecek, kendimize model alabileceğimiz birileri de yoktu, bunun koşullarını sağlayacak bir yerler de.

Sonra üniversiteyi kazanıp İstanbul'a geldim. O zaman çok şey değişti. İstanbul çok büyük bir futbol pazarı. Ben de işin içine girip hele de profesyonel, bu işten para kazanan bir futbolcu olmak gibi hedeflere yaklaştıkça işi daha bir ciddiye almaya başladım. Hevesim arttı. Ama ciddiye almak, hevesli olmak da yetmiyor. ben hedefimi şekillendirdikçe daha çok çalıştım. Hep çalıştım iyi bir futbolcu olmak için, hâlâ daha da elimden gelenin en iyisini verebilmek için çalışırım.

Alkaralar: Sonuç olarak Pendikspor'a geçtin, profesyonel oldun. Sonra da oradan birinci kümeye, Antalyaspor'a geldin. Bu süreç nasıl gelişti?

Mustafa Gürsel: Pendikspor'da hem ben hem de takım çok başarılı idik. Hatta ikinci sezonumda şampiyonluğu kıl payı kaçırdık. Yanlış anımsamıyorsam son hafta kaptırmıştık İnegölspor'a.

Ben de o sezon oldukça ilgi çekmiştim oyunumla. Sonuç olarak o zaman Ümit Milli takımın hocası olan Erdoğan Arıca Antalyaspor'a önermiş. Gerçi başka isteyenler de olmuştu ama sonunda vazgeçenler oldu, Antalyaspor ile anlaştım. Bu da anlaşılır bir şey zaten.

Belki çalışkan, yetenekli, gelecek vaadeden bir futbolcuydum ama çok gençtim, deneyimim yoktu. Hele hele birinci lig deneyimi olmayan bir futbolcuyu her takım almıyor.

Alkaralar: Antalya'dan da Gençlerbirliği'ne geldin.

Mustafa Gürsel: Evet, 6 yıl Antalyaspor'da oynadıktan sonra Gençlerbirliği'ne geldim. Cem hoca, Cem Onuk, zaten beni izliyormuş. Beğeniyormuş. İlhan Cavcav da beğenmiş. Hoca da isteyince gerçekleşti. Zaten benim de hedefim her zaman daha iyi bir kulüpte, hedefleri olan bir kulüpte oynamaktı.

Gençlerbirliği de birçok koşulu sağlayan bir kulüp. Burada her şey dört dörtlük. Ben de elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Zaten şu anda ilk on birde sahaya çıkmasam da çalışmayı hiç bırakmadım, bırakmam da! Ben bu işten ekmek yiyiyorum, bu benim mesleğim ve bunu elimden geldiğince iyi yapmak zorundayım her meslekte olduğu gibi.

Birinci kümede bugün 250-300 futbolcu varsa bunlarında arasında olmak, bu piyasada tutunabilmek için sürekli çalışmak gerekir. Zor bir iş bu, ipin ucunu bırakmaya gelmez, hemen kaybolur gidersiniz. Bunun için sürekli en iyisini yapmak için çalışmak gerekir. Ha, siz çalışırsınız ama yine de oynama şansı bulamayabilirsiniz.

Hoca sizi yeterli görmeyebilir, takımı bozmak istemeyebilir, bu onun bileceği bir şeydir. Siz yalnızca işinizi en iyi nasıl yapabileceğinizi düşünmek zorundasınız. Zamanla önünüzde şekillenen olanaklara, fırsatlara göre de belli kararları alırsınız.

Alkaralar: Hep sahadan söz ettik, bir de dışına çıkalım diyorum. Ama çıkarken de hepten dışına gitmeyelim hemen. Önce bir tribüne çıkalım. Tribüne çıkıp maç izleyebiliyor musun? Hatta bir de şunu soralım sahadan tribün nasıl görünüyor? Gençlerbirlikliler nasıl görünüyor size?

Mustafa Gürsel: Doğrusunu söylemek gerekirse maç izleme şansımız pek olmuyor. En son Büyükşehir Belediyesi Ankaraspor'un bir maçını izlemiştim ama onun bile üzerinden epey zaman geçti. Ama eskiden daha çok izlerdim.

Kırklareli'nde hem profesyonel hem de amatör küme maçlarını izlerdim. Ama öyle maça gidip de kendini kaybedenlerden değilimdir. Maçı maç olarak izlerim. Kimin maçı olduğu bile önemsizdir çoğunlukla, futbolun kendinden zevk almaya bakarım. Doğrusu da budur aslına bakarsan.

Seyirci ise futbolun olmazsa olmazı. Bir tür temaşa sanatıdır futbol. Seyirciler, taraftarlar olmayınca da bir tarafı eksik kalıyor. Ankara'da da tribünlerde daha çok seyirci olması isteriz elbette. Yanlış anlaşılmasın seyirci yok demiyorum, var ama boşluklar da var. Elbette bunun başka birçok gerekçesi de var.

Alkaralar: Futbol dışında neler var hayatında? Evli-barklısın, çoluk çocuk var mı? Neler yaparsın edersin dışarıda? Ankara'yı nasıl buluyorsun?

Mustafa Gürsel: Evet evliyim. Üç buçuk yıl oldu evleneli. Bir buçuk yaşında da bir oğlum var. Antalya'da doğdu, bir aylıkken Ankara'ya geldik. Çocuk küçük olunca da aslında bir şeyler yapmaya pek fırsatımız olmuyor, ancak birileri olacak evde de biz de dışarı çıkacağız. O da her zaman olan bir şey değil haliyle.

Ben işi işte bırakan biriyim. Şuradan dışarı çıkınca futbolla hiçbir ilgim kalmaz. Kafamdan çıkarırım. Dışarıda da görüştüğümüz kişiler genelde bu piyasanın dışından kişiler. Ama bu dışarıda mesleğim gerektirdiği gibi davranmadığım anlamına gelmez. Gece hayatım falan zaten hiç olmadı, sağlığıma, yediğime, içtiğime de dikkat ederim. Ama daha önemlisi insanların bizim hakkımızda ne düşündükleri.

Bizler gözönünde insanlarız ve belli konulara dikkat etmemiz gerekir. Sözgelimi benim oturduğum mahalledeki çocuklar beni her gördüklerinde yanıma geliyorlar, soru soruyorlar, sohbet ediyorlar. Onlara bir model olmamız gerekir, çünkü bu spor gerçekten çok popüler, insanların da gözü hep üzerinizde oluyor. Bir tür sorumluluğumuz var anlayacağın.

Bu bakımdan bir futbolcuya yakışır biçimde yaşamak ve insanlara davranmak gibi bir yükümlülüğümüz de bulunuyor. Ankara ise değişik bir kent. Çok düzenli, her şey yerli yerinde. Benim açımdan hiçbir sıkıntı doğurmadı. Hatta yaşanılacak kentlerden olduğunu söyleyebilirim. Hiç sıkılmadım burada. Yarın öbür gün emekli olduğumda yerleşeceğim bir kent mi olduğunu soruyorsan onu bilemem.

O daha çok geliştirdiğin ilişkilerle ilgili. Bu kentte kalmak başka bir yere gitmekten daha cazip gelebilir, bütün ilişkilerin bu kentte olabilir ve kalırsın, yerleşirsin. Ama bunu şimdiden söylemek çok güç.

Alkaralar: Yeniden futbola dönelim. Futbol medyası hakkında ne düşünüyorsun? Blackburn Rovers, Sporting Lizbon gibi takımları elediğinizde bile size, Gençlerbirliği'ne pek yer vermediler; hatta daha geniş bir açıdan bakalım Anadolu futboluna, futbolcusuna, taraftarına pek ilgi göstermiyorlar. Sizi nasıl etkiliyor bu, şikayetçi misiniz?

Mustafa Gürsel: Bunun için söylenebilecek çok fazla şey yok. Bu bir tür ticaret. İnsanlar bunu alıyor, bunu okuyorlar. Televizyon'da bir Anadolu takımının başarısını konuşmak rating getirmezken sözgelimi bir Fenebahçe'nin belki de önemsiz bir ayrıntısını saatlerce konuşmak izleyiciyi çekiyor. Anadolu takımlarını manşete taşımak, daha fazla yer ayırmak satışları düşürebilir.

Bir de öteki yüzü var bunun. Sürekli Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlığını öne çıkarmak da bunun üzerinden dönen ekonomiyi kolaylaştırıcı bir etkiye sahip. On sekiz takım yerine üç takıma yönelik çalışmak daha kolay ve masrafsız. Ben kendi adıma spor gazetelerinin ilk sayfalarına neredeyse hiç bakmıyorum. Hemen iç sayfalara geçiyorum. Çünkü oralarda ne bilinmedik bir şey yazıyorlar ne de anlamlı. Benim ilgimi çekebilecek şeyleri arıyorum.

Evet belki de çoğunlukla bulamıyorum. Ama bu durum benim için, senin için geçerli. Biz bu türden şeyler okuyoruz ama herkes okumuyor onu da unutmamalı.

Ben Kırklareli'ne gittiğimde görüyorum. İnsanlar evden çıkıp işe, kahveye gittiklerinde konuşacak bir şeyleri yok, bu üç takımı konuşuyorlar.

Alkaralar: Şimdi 29 yaşındasın. Üç, beş bilemedin 10 yıl sonra emekli olacaksın. Futbol oynamayı bırakacaksın. O zamana ilişkin kafanda bir şeyler var mı? Şimdiden düşünüyor musun ne yaparım, ne ederim diye? Ne bileyim üniversite mezunusun, öğretmen olmayı düşünür müsün?

Mustafa Gürsel: Bunca yıl profesyonel futbolun içinde kaldıktan sonra sanırım artık öğretmen olamam. her halde yine futbolun içinde kalmak isterim. Ama bunlar için şimdiden bir şey söyleyemem. Ben her zaman "hayırlısı ne ise o olsun" diyen biriyim.

Beklerim, zamanı gelince zaten insanın önünde belli seçenekler şekillenir. Şu an için o kadar zaman sonrasına ilişkin bir karar vermem güç. O kadar ilerisini görmek gerçekten zor. Ama futbolun içinde kalmayı gerçekten isterim. Eğer kendimi yetiştirebilirsem, yeterince deneyim kazanırsam, bilgimi ve görgümü arttırabilirsem teknik direktör olmayı isterim.

Ancak o pazar da gerçekten çok zorlu bir pazar. Dediğim gibi bu pazarda 250-300 futbolcu varsa 15-20 tane hoca var. Bunların arasına girmek de öyle kolay bir şey değil.

Röportaj : Barış Karacasu

Kaynak : www.alkaralar.com

 DiÄŸer Röportajlar

Tarihte Gençler

28 Nisan
  Takım O Av. P
1 Eyüpspor 31 43 69
2 Göztepe 31 35 63
3 Çorum FK 31 21 55
4 Sakaryaspor 31 14 54
5 Bodrumspor 31 18 52
6 Kocaelispor 31 10 52
7 Bandırmaspor 31 19 47
8 Gençlerbirliği 31 7 47
9 Boluspor 31 -4 47
10 BB Erzurumspor 31 1 41
11 Ãœmraniyespor 31 -8 37
12 Manisa FK 31 1 36
13 Keçiörengücü 31 -10 36
14 Şanlıurfaspor 31 -6 34
15 Tuzlaspor 31 -14 33
16 Adanaspor 31 -20 32
17 Altay 31 -57 15
18 Giresunspor 31 -52 7
* Takım adlarına tıklayarak takımların performans tablolarına ulaşabilirsiniz.